6 Şubat’ta başta Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya ve Adıyaman olmak üzere çok sayıda ilde büyük hasar oluşturan depremlerin yıl dönümünde TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi tarafından Eskişehir ile ilgili olarak dikkat çeken açıklama yapıldı. Hem merkez hem de yerel yönetimlere yönelik önemli uyarıların yapıldığı açıklamada Eskişehir’in depremselliği bir kere daha gündeme getirildi.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi;

“Eskişehir, nüfus ve sanayileşme açısından ülkemizin en önemli büyük şehirleri arasında yerini almaktadır. Sunduğu doğal ve ekonomik zenginlik Eskişehir’i göç alan bir kent konumuna getirmiştir. Bu anlamda nüfusu yıllara göre sürekli artış eğiliminde olan il merkezi nüfusu, 2022 yılı sonu itibariyle 1 milyona dayanmış durumdadır. Eskişehir, kalabalık nüfusunun yanı sıra, ülkemizin sanayileşme anlamında başı çeken lokomotiflerinden bir tanesidir. Marmara, İç Anadolu ve İç Ege Bölgeleri arasındaki geçiş özelliğindeki konumu ile ekonomik anlamda bir çekim merkezi halini almıştır. Nüfus ve sanayi odağında ortaya çıkan durum tespiti deprem riski anlamında Eskişehir Fay Zonu’nun üzerine kurulu olan Eskişehir ve çevresinin yerleşime uygunluk açısından yeniden değerlendirilmesini zorunluluk haline getirmektedir.

Eskişehir’de Ayşenur için imza kampanyası: İyi hal indirimi iptal edilsin Eskişehir’de Ayşenur için imza kampanyası: İyi hal indirimi iptal edilsin

Son yıllarda uzmanlar tarafından yapılan analiz ve yorumlar Türkiye Diri Fay Haritası’nda belirtilen fay aktivitesinin gerçekliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Eskişehir merkez ve İnönü gibi birçok yerleşim alanı doğrudan Eskişehir Fay Zonu üzerinde ya da taşıma gücü düşük alüvyal zeminlerin üzerine yerleşmiş iken, son zamanlarda ortaya konulan bilimsel veriler sanayi bölgelerinin de benzer tehdit altında olduğunu göstermektedir. İlgili faylar boyunca en önemli risk, doğrudan yerleşim alanlarını, sanayi ve mühendislik yapılarını katetmelerinden dolayı, büyük depremler sırasında oluşacak yüzey kırıklarına bağlı gelişecek hasarlardır. Bu anlamda günümüzde halen daha tartışmalı olan fay kollarının imar planlarına esas ölçeklerde yerleri net olarak belirlenmeli, bu fayların deprem davranışları (ne büyüklükte deprem üretecekleri, deprem tekrarlanma periyodları ve bir sonraki depremin gerçekleşme zamanı gibi olası senaryolar) bilimsel yöntemlerle ortaya konulmalıdır.

Eskişehir özelinde bir diğer önemli problem ise kent merkezinin üzerinde yerleştiği zayıf zeminin depremler sırasında oluşturacağı yüksek risktir. Yalnızca kent merkezini kateden faylara bağlı değil uzak kaynaklı depremler sırasında da olumsuz davranış sergileme olasılığı oldukça yüksek olan zemin davranışı, net olarak anlaşılmalı ve gerekli zemin iyileştirmeye yönelik önlemler alınarak planlama devam ettirilmelidir.

Deprem öncesinde muhasebesi yapılmayan ve/veya yüklü görünen önlemler alınmadığında yaşanacak bu doğa olayının sonuçlarının çok daha uzun bir periyoda yayılacağı unutulmamalıdır”